Yapımcı ....:    Sierra On-Line
Y. Tarihi ....:    1991
Yazan ........:   draedan   -    25.Mayıs.00
     

      Roberta Williams'ın ( Laura Bow'un designer'I ) en sevdiği muabbet, Agatha Christie'nin dedektiflik hikayeleri Laura Bow'un ana teması. Graphic-Text Adventure olan Colonel's BeQuest'in devamı. Devam dedim de sadece isimler tanıdık, ilk bölümden kalma başka hiçbişi yok.

      Bu seri bir tiyatro eseri gibi, sahne sahne ilerliyor. Bikaç şey yapıyonuz saat değişiyo sonra da sahne. Toplam altı sahne var. Laura Bow in The Dagger Of Amon Ra 'da zaten topu topu bir günde geçiyo, sabah başlıyo akşam müzede sona eriyo. Konu Laura Bow'un memleketinden NewYork'a gelmesi ve The Tribune gazetesinde Leyendecker Müze'sinden çalınan AmonRa hançeri üzerinde çalışmasıyla başlıyor ( Laura'nın peder John Bow ünlü bi dedektifmiş zamanında). Act 2'e kadar olayımızla fazla alakası olmayan işleri yapıyoruz, ama yavaş yavaş ana karakterler hk. bişeyler öğreniyoruz. Act 2 'den sonrası ise sadece müzede geçiyor, kim çaldı diye araştırırken ardı ardına ölümler geliyor. Sabaha doğru da herşey ortaya çıkıyor. Ama oyunun sonunda çok orjinal bi durum var. Normalde oyun biter ve son cut-scene'I seyredersiniz. Laura Bow'da ise bir çeşit sınava giriyosunuz. Katili yakalamanıza rağmen oyun onun suratını görmenize izin vermiyor. Bu yüzden katil, hayatta kalanlar üzerinde yaptığınız ( On Küçük Zenci'de öyle değil ama! ) tahmine kalıyor. En sonda dedektif birsürü soru soruyor ( şunu, bunu kim öldürdü; niye öldürdü vs. ) eğer doğru cevapları veremezseniz siz suçlu görünüyosunuz ve oyunu bitirdim derken bi bakıyonuz ölmüşsünüz!

      Bu yüzden oyunu bitirmek önemli değil, olayları da anlamak zorundasınız. Oyun sırasında milleti konuşurken, odanın dışından ( burda biraz kafa çalıştırcaksınız ) çaktırmadan dinliyorsunuz. Bikaç tane de günlük, not vs. buluyosunuz. Bunlardan bir sonuç çıkartıp oyunun sonundaki sorulara doğru cevapları vermek durumundasınız. Hadi sorulara doğru cevap verdiniz diyelim ( çözüme bakıp ), aynı zamanda belirli kanıtlarında inventory'nizde olması lazım, onlarsız olmaz!

      Dedektiflik oyunu olduğu için kişilerin suratlar, mimikler felan çok önemli. Bu yüzden grafiklerin iyi olması şart, bunu başarmış Sierra. Birsürü karakter var ve hepsinin yakından resimleri var. Zaten konuşurken teker teker görünüyo. Oyunun başlarında nasıl öğrencem kim kimdir diye korkarken, ilerleyince farkında olmadan ezberliyorsunuz. Animasyonlar aynen animated gif olayındaki gibi kare kare olduğu çok belli! Hatta biraz uğraşırsanız burdan çalıp animated gif yaparsınız. Kalite olarak Lucas'ın o yıllardaki oyunlarıyla yarışamasa da fena değil. Tavbii her zamanki gibi aptallıklar da var. Mesela müze içinde ölümler başlayınca dışarı çıkış yasaklanıyor. Millet de dolaşıyo öyle aptal aptal. Bi bakıyonuz ki hayalet olmuş duvarın ve Laura'nın içinden geçiyolar. Bazen biri ile yanyana durmak zorunda kalıyosunuz ve konuşma ikonunu herif üzerine getirmek zor oluyor, ıskalıyonuz felan. Bir diğeri ise ölünün yanından hiçbişi yokmuş gibi geçiyo. Ikon adventure olduğunu söyliim bu arada, Lucas'ınkiler gibi yazı şeklinde değil grafikli. Yürüme, bakma, geyik ve soru sorma ikonları var. Act 1'den 2'ye geçişte kıyafet değiştirmek zorundasınız. Elbiseyle beraber güzel bir detay olarak inventory çantanız da değişiyor, bir bayanın davete giderken kullanabileceği çanta geliyor. İkonları animasyonların üstüne getirince yanıp sönüyor; titriyor, kötü bi olay.

      Müzik ve ses efektleri beni bayağı şaşırttı doğrusu. Çünkü bir Sierra oyununa göre bayağı güzel olmuş. Bi kere her odada farklı müzik var. Hatta sözlü şarkılar bile var ve bunlar çok kaliteli olmuş. Conquests Of Longbow 'da müzik esnasında mikrofonla kayıt edildiği çok belli oluyor ( arkadan ŞŞŞ sesi geliyor ) demiştim, Laura Bow'da ise bunlara rastlamak mümkün değil. Unutmadan çok orjinal şeyler de var. Hemen örnek geliyor; müzede çalan müzik sergi odasına girdiğinizde arkadan, uzaktan geliyomuş gibi sesi azalıyor.

      Oyun bayağı zor ( belki de bu tür sherlock muabbetlerini beceremediğimden ). Ölme olayı her zamanki gibi olduğu için sık sık save etmekte yarar var. İkonları istediğiniz yere click'lemek de zor olduğundan bi bulmacanın çözümünü tahmin etmişken yarıda bırakabilirsiniz, olmuyor diye ( oyunun sonlarındaki yılan yakalama aletini tabutda kullanırken mesela ). Önemli bir nesneyi almadan act atlayabiliyorsunuz ve ilerde ona ihtiyacınız olduğundan geriye dönmek zorundasınız! Bu yüzden yaklaşık heryerde save edin ( bu arada yine sınırlı save slot var! ). Bu disavantajların yanında güzellikler de var tavbii. Bi bulmacayı bikaç yolla çözebiliyosunuz. Mesela bi yerdeki peyniri ister yılan aleti ile ister kemik ile alın. Oyunu her şeyiyle neler olup bittiğini öğrenmek için bikaç kez baştan oynamanız gerekebilir. Çaktırmadan dinliyebileceğiniz birsürü dialog var. Bunların hepsini yakalamak büyük başarı ( oyunun sonundaki sorular için bunlar çok önemli ).

      Klasikleşmiş bir adventure değil. Ama bilindiği gibi geriye baktığımız zaman çok dedektiflik adventure'ı yok. Bu türleri sevenlere hitap ediyor. Beni çok etkilemedi açıkçası.